Günümüz toplumunda en önemli özelliklerinden biri tüketime dayalı bir yaşamı hayatın anlamı olarak görüp buna bağlı diyalog arayışına girmiş olmasıdır. Alınan her ürün, tüketilen her şey düşünce sistematiği dışında verilen kararların etkisiyle yapıldığı için hayatı anlamsızlaştırmakla kalmayıp, insan yaşantısını tüketim odaklı bir yapıya dönüştürmüştür. Hızlanan ve daha stresli hale gelen yaşam içinde insanların alışveriş yaparak ve tüketerek rahatlatmayı tercih ettiği ya da yapamadığında rahatsızlık duyarak toplumsal yaşamdan uzaklaşma duygusu içine girdiği bilimsel olarak doğrulanmış bir durumdur.
Alışveriş yaparak ve tüketerek rahatlatmayı tercih eden insanın, hayatı gerçek anlamda paylaşmak yerine daha fazla yalnızlaşarak ve yalnızlıklarını marka ve imaj dünyasının arkasına gizleyip kamufle etmeye çalışması kişiyi özne olmaktan çıkarıp sıradan bir bireye dönüştürmüştür. Tüketerek var olmayı tercih eden ve statüsünü belirleyen insanların birbirlerini gerçek kişilikleri ile değil de sergiledikleri imaj ile değerlendirdikleri net bir şekilde görülmektedir. Bunun nedeni de yaratılan imaj dünyasıdır. Sosyal hayat, bilgisayar, telefon vs gibi aracılar üzerinden şekillenmektedir. Bir arada olmak, birlikte bir şeyler içmek, sohbet etmek, hayatı paylaşmak, gerçek bir diyalog arayışına girmek, yada yanı başımızda ilerleyen hayata dokunmak neredeyse ütopik bir yapıya dönüştü. Başka bir açıdan baktığımızda tüketim toplumu, kendi kendini tüketip yaşadığı var olduğu dünyayı görmez oldu.
Çalışmalarımda, marka ve firmaların ürünlerinin taşındığı ve aynı zamanda bir reklam nesnesi olan alışveriş poşet veya çantalarını bir araya getirip katlama ve kesme yöntemi ile farklı renkler ve tonlar oluşturarak gerçekleştirmekteyim. Kullandığım plastik poşetler tamamen kullanılmış, tüketime dahil olmuş, atık olarak da nitelendirilmektedir. Eserlerimi ileri dönüşüm (upcycling) ilkesi ile gerçekleştirmekteyim. Bu sayede hem çevre ve doğaya duyarlılık, hem de tüketime eleştirel bir bakış açısı ortaya koymaktayım