ÖZKAN ELAGÖZ
1970 - KÜTAHYA
Sanat çalışmalarına UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağında bulunan Kütahyada devam eden T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sanatçısı olan Özkan ELAGÖZ; dokusal çatlak (textured cracking) adı ile bilinen ve sanatçı tarafından geliştirilen bir teknik ile çağdaş sanatlar alanında eserler üretmektedir. Bu eserlerin üretiminde yüksek sıcaklıklara dayanıklı demir çelik ve seramik fabrikalarının revizyon esnasında hurdaya attıkları atıl malzemeleri kullanabilen sanatçı bu sayede geriye dönüşüm ile atıkları sanata kazandırabilmektedir. Ayrıca eserlerinde hafif, temiz ve güvenli olduğu için 1100 C dereceye dayanıklı yanmaz Vermikülit levhaları da kullanmaktadır.
Canlı, cansız yaratılan her şeyin kendine has yüzey dokuları var. Bunlar yaşadığımız evrende çok uzun yıllar içerisinde maruz kaldıkları bir takım iç veya dış etkenlerin neticesinde değişikliklere uğramışlardır. Ne yazık ki ilk yaratıldıkları gibi değillerdir. Çöller, dağlar, nehir yatakları, vadiler, kanyonlar, su deltaları, ağaç gövdeleri, zaman içerisinde değişmişler ve değişmeye de devam etmektedirler. Bu oluşumlar eserlerine ilham kaynağı olmuşlardır.
Dünya kültür mirasına, yaşadığı dönemdeki güzellikleri bırakabilme adına bu eserleri üretmekte olan sanatçı geliştirdiği tekniği sayesinde her eserden kişiye özel bir adet üretmektedir.
BASTETLER
Eski Mısırda en önemli besin ve gelir kaynağı buğdaydı. Öyle ki, bütün yaşam alanları Nil nehri boyunca buğday üretimi için yapılmış. Hatta Mısırlılar, buğdayı korumak için Nil’in sularının yükselme zamanlarını hesaplamış ve astronomiden bile yararlanmışlardır.
Peki kediler Eski Mısır için neden önemliydi?
Bast, Eski Mısırdaki kedi tanrıçanın ismidir. Kedilerin tanrıça sayılmasının sebebi ise, en temel gıdaları olan buğdayı farelerden korumalarıdır. Kediler, buğday tarlalarını farelerden korurken bu sayede Eski Mısır’da tanrı konumuna gelmişlerdir. Öyle ki, bir kedi öldüğünde tören ile defnedilir veya bir ailenin kedisi öldüğünde tüm aile yaslarını belli etmek için kaşlarını tıraş edermiş. Kedilerin ülke dışına götürülmesi dahi yasaklanmış, aileler çocuklarına kedilerin isimlerini verir hale gelmişler. Kediler yaklaşık olarak beş bin yıl önce evcilleştirilmeye başlandı ve çıkış yerinin de Mısır olduğu tahmin ediliyor. Mısır’dan Yunan’lara, oradan da tüm Akdeniz’e yayılan kediler, bazı dinlerde de kutsal ilan edilmiştir. Antik bir tanrı olan kedi, Mısır’dan diğer medeniyetlere değişik isimler alarak geçmiştir. Sadece Yunan kültürüne geçmekle kalmayan kedinin kutsallığı inancı; Kedinin yayılması ile Uzakdoğu’da da önem görmüştür. Öyle ki Japonya’da kedi öldüren katilin ailesinin 7 kuşak boyunca lanetleneceğine inanılır. Hindistan’da insanların öldükten sonra dünyaya kedi olarak geleceklerine inanılır. Yukarıda da anlatıldığı gibi kedi, tarihte birçok medeniyet için çok kıymetli bir varlık olmuştur.
Eski Mısır’dan tüm dünyaya yayılan kedi sadece yayılmakla kalmamış aynı zamanda her yerde sevgi ve saygı görmüştür. Antik Mısır’da görülen ve günümüze kadar gelmeyi başarabilen Sfenks adı verilen kedi başlı heykeller ve hiyerogliflerdeki kedi adamlar kedinin önemini gösteren kalıntılardır.
Sözün özü kedileri en az bir Mısırlı kadar sevmeli, onlara şefkatle dokunabilmeli, hak ettikleri sevgiyi onlara göstermeliyiz. Ayaklarımıza dolanan, etrafımızda dönerken mırlayan bir kedinin içimizde bıraktığı huzurla etrafımıza sevgiyle bakmalı, bir kedi sevecenliği ile birbirimize iyi gelmeliyiz.
Günlerimizin;
yağmur sesinde,
toprak kokusunda,
bir kedi gibi huzurlu ve anlamlı olması temennisi ile...
Gülümse
Tut ki karnım acıktı
Anneme küstüm
Tüm şehir bana küstü
Bir kedim bile yok
Anlıyor musun?
Hadi gülümse